9 Mayıs 2015 Cumartesi

Elit Annenin Çingene Kızı Olmak!

   
      İnsanın hayatındaki en önemli insanı yazması en zoru olduğu için bekledim bunca zaman sanırım malum yarın anneler günü vesile olsun istedim ve çook uzun zaman sonra annemle yazmaya döndüm...  Konuyu hiç benim annem şöyle melektir böyle mükemmeldir şeklinde açmayacağım kimse merak etmesin. Kendi üzerimden anlatmak daha anlaşılır kılacak.

     Bundan uzun yıllar önce 11 yaşındayken farkettim ben, annemin kızı olmadığımı.  Yaşadığımız küçük yerde annem elit bir grubun sevilen bir üyesiyken ve bu elit grup ayda bir içinde en az 16 çeşit pasta bulunduran günler yaparken ben sokak çocukluğunun, itliğin, kopukluğun dibinde bir hayat yaşıyordum. Tam da bu gün dönüşlerinin birinde bir Şubat gününde annem şıkır şıkır giyinmiş yanında isminin sonunda hitap olarak hep Hanım barındıran arkadaşlarıyla günden dönerken sokakta saçma bir sopaya bağlanmış balonları satmaya çalışırken yakalandığım gün anladım ki ben annemin kızı değilim. Bilmiyorum belki öncesi de vardır. Ama işte benim kafama ilk o gün dank etti...

    Evet ben annemin ideal şartlarda hayal kurarken istediği evlat değilim. Kadının o ağırbaşlı duruşuna karşılık benim ağır bir yavşaklığım, ağzından en ağır eşşek çıkmasına karşılık sinkaflı küfürlerim, usturuptan yıkılan giyimine kuşamına karşılık minnacık kıyafetlerim, istisnasız herkese gösterdiği saygısına karşılık sallamamazlığım, herkesi affedebilen kocaman kalbine karşılık kindarlığım, vakur kabullenişlerine karşılık inatım, kimseyi kırmamak için çırpınışlarına karşılık umursamazlığım, temkinli yaklaşımlarına karşılık cahilce gözükaralığım, herkesin fikrini almasına karşılık hep bildiğini okur tavrım, edebine karşılık edepsizliğim var. Üstelik sadece karakter özellikleri de değil bizi farklı kılan. Ay parçası yüzünün yerine benim karalığım, biçimli burnunun yerine kocaman bi burnum, anlamlı gözlerinin yerine eblek bakışlarım var. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de belki hayatını mahveden bir adamın karakterinin aynısını sıklıkla yansıtışlarım...

     Bunları yıllardır düşünüyorum. Ben aslında normal şartlar altında evlat olsa da sevilmez denilenlerden olmalıydım annem için. Ama öyle olmadı... Allah insanları bir yerden eksik bırakınca başka bir yerden fazlasıyla tamamlıyo galiba. Kendimi bildim bileli ne zaman arkama dönsem orda oldu annem. Verdiğim her kararda arkamda, ne zaman ihtiyacım olsa yanımdaydı. Saçma sapan şımarıkça bi sevgiye boğmadı hiç bir zaman, çok dayak da yedim, çok azarını da işittim. (Geçmiş zaman kullandığıma bakmayın hala sinirlenince yediğim minik darbeler var) Çok sıkıntı çektik beraber ben O'nla yaşarken ve O'nun yaşadıklarından öğrendim güçlü olmayı, ayakta kalabilmeyi. Hiç pes etmeden sürekli düştüğüm yerden kalkıp tekrar başlamayı. En yakın arkadaşım da oldu, annem de, babam da...Ve sahip olduğum her şey O'nun sayesinde oldu...

     Bir şekilde tanıştığı herkesin Türkan Hanım sizin apayrı bir havanız var, herkesten farklı bir insansınız dediği bir kadının çingene kıvamında bir kızı olması O'nun şanssızlığıydı sanırım. Annem beni tüm kendinden olmayışımla sevdi ben şanslıydım.

      Teşekkür ederim Anne; varlığın, şansım, hayatım, sevgin ve neden olduğunu hiç anlamadığım bir şekilde benle duyduğun gurur için. Ben senin yerinde olsam aynısını yapamazdım...