7 Temmuz 2012 Cumartesi

Terkedilmek

İlk aşkım babamdı geyiğine hiç girmiycem zaten kendisini aşık olamayacak kadar az gördüm. Doğduğuma çok sevindiğini biliyorum. (Şimdi ki burun şeklimin aksine hayal ettiği gibi doğmamın etkisi var sanırım bunda. Hep kalkık burunlu bi kızı olsun istemiş ve Allah ergenliğime kadar bu duasını kabul etmiş.) Çocukluğuma dair birlikte anımız yok denecek kadar az. Mafyacılık oynadığı zamanlardan kalma Verystone emaneti şuraya getir ve gece Ankara dönüşlerinde uykudan petiförle uyandırılışım kaldı aklımda.
Acıklı hikayelerin olduğu ortaokul zamanlarını saymazsak -ki ilk terkedişi o zamana rastlar benim 11.yaşıma- ilişkimiz lise yıllarında başladı. Kabul etmek lazım her ne kadar nefretle ansam da havalı adamdı babam. Çok şık giyinir, çok güzel konuşurdu. Konuşmaya başladığında çekimine girerdi insanlar, güzel espiri yapar, güzel gülerdi. Haliyle yaşadığı hayat hiç O’nu kesmedi. Dünyaya sorumluluk almaya değil sadece yaşamaya gelmiş insanlardandı.
Lise 2. Sınıftaydım babam yine bi yerlerden parayı bulmuş ilk iş kendine Mor renkli bi Mercedes almıştı. Hayatımda ilk kez okuluma geldi. Siyah takım elbise, siyah gömlek, siyah kravat modası yeni başlamıştı tüm şıklığı ve ihtişamıyla bahçede göründü. Öğretmenlerimin hepsiyle görüştü, arkadaşlarım hayran oldu. Okulda bir hafta ben ve babam konuşulduk. İlk güzel anımdı bu. Benim ergen takılmalarımda hep yanımda oldu acaip bi ilişki kurduk aramızda. Saçımın uzunluğundan, kaşımın şekline, kilolarımdan, kıyafetlerime her şeyime yorum yaptı. Etrafa saldığı namdan herkes hep korktu benim dışımda. Ara sıra kışkırttı, kafa tutuşumla gururlandı. İstanbul’a gelişime ilk sevinen O oldu, benden bahsetmekten hep keyif aldı.
Sonra araya 7 yıllık zorunlu ayrılık dönemimiz girdi. Ayda bir görüştük, muhabbet ettik, birlikte hayal kurduk ben hikayelerimi anlattım o eğlendi. Sonra yine kavuştuk ama o kadar zamandan sonra kopmuştu bişeyler ikimizde de. Yine de devam ettirdik muhabbetimizi. Hiç olmayacak bir şey yaptık oturduk kadeh tokuşturduk, kavun yedirdi bana rakı içişime gururlandı. Ama yine gitti...
Telefonla devam ettik ilişkimize, Galatasaraylı Servet gol atınca birbirimizi arayıp genç yetenek Servet çığlıkları attık. Güzel günlerin son konuşmasında geliyim de baba kız başbaşa rakı içelim dedi sonra pat diye sebepsizce bitti ilişkimiz. Bir şey demedi. Zaten gitmişti. Önce telefonunu değiştirdi sonra arayıp sormayı bıraktı. Hiç olmamıştı aslında canı istediğinde varmış gibi yapıp kaçmıştı. Kendimi ortada kalmış hissettim, millet beddua ettikçe içimden olmasın diye dualar ettim. Kabullenene kadar içinde baba geçen filmler izleyemedim. O bizi sevmese de olur sevmek zorunda değil mutlu olsun dedim. Her tekedilen gibi önce umutla bekledim, sonra kabullendim. Baba değil, rahmetli olarak anmayı öğrendim.
Bi sürü sendrom ismi konsa da benimkisi sendrom değil biliyorum. En sevdiklerimden biri her şey yolunda giderken pat diye bırakıp gittiğinden güvenemiyorum...

1 yorum: