22 Ağustos 2013 Perşembe

Özür...

       Günah çıkarmak mıdır derdim özür dilemek midir kararsızım yine. Ama son 3 gündür kendime itiraf ettiğim bi şeyi en çok sesimin çıkabildiği yerde dile getirmek istedim sanırım...

         Ortalama 13 yıldır dönem dönem hayatıma girmek isteyen insanlar oldu hep. Kimi tek sefer şansını denedi kimi aylarca hatta çok azı yıllarca benim için bi şeyler yaptı, kendini gösterdi, çaba harcadı. Bilen bilir ikili ilişkilerde kaçmaya, nazlanmaya inanmam ha seviyosam karşımda ki kaçıyosa kovalamaktan da gocunmam. Sevmediğim kimseye sevdiğimi söylemedim, çoğu zaman kız öküzü olmayı göze alarak, sevmediğimi de bi şekilde belli ettim. Kimi zaman açık açık söyledim. Hal böyle olunca bu aylarca, bazen yıllarca uğraşmayı göze alıp hayatıma girmeye çalışan insalara anlam veremedim hep bi inat uğruna yaptıklarını düşünüp, gülüp geçtim. Taa ki 3 gün önce dışarıyla ilgilenmeyi bırakıp kendime dönene kadar..

       Ben de aynısını yapıyorum işte yıllardır bi şekilde bi adamın hayatının bi köşesine girmeye çalışıyorum. Üstelik bunu O'nu mutlu ettiğimi zannederek yapıyorum. Arıyorum, mesajlar atıyorum, merak ediyorum... Bi şekilde tüm dünya O'na zarar vermek için hazırmış da ben olmazsam başına türlü türlü felaketler gelecekmişe inanıyorum. Gittiği yerlerde mutlu mudur'u geçtim sıkılıyo mudur'a kafamı takıyorum. Nezle olsa yolları kapalı bi köyde kış günü mahsur kalmış hasta muamelesine geçiyorum. Yolculuklarında gittiği yere sağ salim ulaştığından emin olmadan uyuyamıyorum. Azıcık suratı asık olsa kesin bi derdi var, n'ooldularla hayatı kendime zehrediyorum. Bi sürü süslü cümle kurayım istiyorum en kızdığım zamanda Seviyorum'la küfrediyorum. Ve işte bütün bunları ve daha fazlasını o kadar olağan bi akış içindeymiş gibi yapıyorum ki kendimi karşımdakinin yerine bi türlü koyamıyorum. Kabul ediyorum bu konuda şanslıyım kurban olduğum o kadar nazik ki bütün bunlar olurken durup bana Siktir Git Verystone demiyo. Nezaketinden geçiştiriyo, duymazdan, görmezden geliyo bütün bu patlamalarıma tek kelimelik cevaplar verip belayı üzerinden beni de kırmadan savmaya çalışıyo ve ben anlamamakta direniyorum. O kadar direniyorum ki çoğu zaman kendimi -:)- mesajına cevap yazmaya çalışırken buluyorum.

      Yeni farkediyorum ben adamı boğuyorum. Bırak mutlu etmeyi bütün hayat kargaşası içinde bi de ben dert oluyorum. Yüzünü gülümsetir diye düşündüğüm her şey yüzünü ekşitiyo. O kırmamaya çalıştıkça, alttan aldıkça ben üstüne gidiyorum, sıkıyorum. Biliyorum O'nun ne benim şefkatime ne sevgime ne de sonu gelmeyen ilgime ihtiyacı var. Biraz acımakla karışık bi geçiştirme duygusunda sadece. Ve ben kendimi kandırıyorum.

     Bu yüzden artık anlıyorum. Bugüne kadar yaptığım tüüüm öküzlükler için özür dilerim. İnat değilmiş, anlamsız hiç değilmiş insan bazen bu kadar mantıksızca ve bencilce severmiş. Anlamamak benim eblekliğimmiş. Üzgünüm...

     
*** Okurken dinlenilesi şarkı için bknz: http://www.youtube.com/watch?v=Wa8Oiv_cdho

       

         

8 Ağustos 2013 Perşembe

Yalnızlık!

         
          Yine böyle bi gece yarısı, el ayak çekildiğinde, telefonunun sesi kısık ve nerde olduğu bile belirsizken ve sen kabullenilmiş bi beklentisizlik içindeyken veya kalabalıklar içinde, şen kahkahaların etrafı inletirken hatta muhabbetin gözbebeğiyken bi his kaplar içini, bi ağlama duygusu sarar, bi sıkıntı çöktü zannedersin, aldığın nefes yetmez bi etrafına bi kendine bakarsın işte o zaman anlarsın...

           Bi şey olsun diye çabalarsın, attığın mesajlar uzay boşluğunda operatör şebekelerinde kayboluyo diye düşünmeye başlarsın. Hastalanırsın; hastalığın verdiği acılar mazoşistçe bi zevk vermeye başlar başka bi şey düşünemediğine mutlu olacak hale gelirsin, kendini avutmak için başladığın kitapları, filmleri tamamlayamazsın, şarkıların sözleri anlam ifade etmesin diye dinlemediğin müziklere sararsın işte o zaman anlarsın...

          Ve öyle bi an gelir ki; hayal bile kuramazsın, yıllardır kendini avuttuğun iyi şeyler de olacak yalanına sığınamazsın, kendini dünyanın en gereksiz insanı gibi hissetmeye başlarsın. Birileri gelir iyi ki varsın der, seni ne kadar sevdiğinden bahseder anlamlandıramazsın. Senden beklenen, duyulmak istenen cümleleri kurar, uykusuz geceler için kahveyi, yenmeyen yemekler için sıcağı suçlarsın. Gerekirse tüm ölmüşlerine, olmamışlarına ağlarsın. Hem fazla gelirsin her yere hem biraz eksik kalırsın. Anlatılıcak hikayeler bulduğunda unutmaya, yaptıklarını düşündükçe hiç olmamış gibi davranmaya kasarsın. Yaşayarak, kimselere anlatamayarak, canın acıyarak tek bi kişinin yokluğunun asıl "Yalnızlık" olduğunu anlarsın...

          Sonra hayırlısı ile kısmet arasında bi seçim yapar öyle de yaşarsın...

Okurken dinlenilesi şarkı için bknz: http://www.youtube.com/watch?v=evhuOSkwE6M