Bazı yazıları, bazı insanları
yazmak çok zor. O yüzden bekledim bu zamana kadar. Acıyı yazmak yaşamaktan zor
geldi belki de. Ama sonra acı katlandı. Ağlayamayan, oturup acısını anlatamayan
bi insan olarak kendi yöntemimle hafifletmeye karar verdim acımı… Anneanneme ve
dedeme rahmetle…
Güzel, çok güzel bi kadın. Ay
gibi bi yüz, kocaman gözler, biçimli bi burun ve ağız, yay gibi kaşlar. Ağır,
oturaklı hani şu Osmanlı kadını denilen türden. Etrafındaki herkes akıl almaya
geliyo yanına, sohbeti güzel, inanılmaz bi zekası var kadının ve kimsede
bulunmayan bir birleştirme etkisi. Saygı duyuyor insanlar herkesin hayalinin
bir yerinde kimi çocuğu, kimi kardeşi, kimi torunu olsaydım keşkelerinde.
Bakışıyla konuşturup, bakışıyla susturuyo ve sadece gözlemle bile anlayabiliyo
insanların hayatlarını, yaşam tarzlarını…
Adam uzun, uzunluğun verdiği
etkiyle hep biraz kambur. Çipil çipil bakan gözleri, temiz tertemiz bir yüzü
var. Ama en çok iyiliği. İnsanın içini titreten, hakkında kötü konuşturmayan
bir iyilik. Sıcakkanlı, herkese yakın kadının aksine, yüzü asılmıyo hiç, çok
kızarsa ağızdan çıkan bi küfür, sonrası küskünlük. Saygıdan ziyade sevilme hissi uyandıran bi
hal. Tek derdi evi, çocukları, torunları. Gözleri dolmaya, kalbi kırılmaya hep
yakın. Muzip biraz, şakaları var, çocuklara oynadığı oyunları ve kibarlığı…
Hayatları birleşmiş bi kere. 7
çocuk, 16 torunla genişlemiş o hayat. Ama hep bi garibanlık. Yok her şeyden
biraz varmış ama hiç, her şeyden çok olmamış. En çok kavga da bu yüzden
yaşanmış. Evde geçmiş hayatları işte, kısacık dünyada kadın kalp ameliyatından
sonra mecburen eve kapanmış. Balkonda sandalyesi oturup hayatları izlemiş, adam
hastalanana kadar her vakit namazını camide kılmış, dönerken elinde evin eksikleri.
Gezilmemiş, görülmemiş bi dolu yer. Tek avuntu çocuklar, torunlar…Kalabalıkla
zenginleşmiş işte hayatları.
L koltukta başları birbirine
değerek yatıp televizyon izlemişler, kadın hastaymış, adam iyi olsa bile yer
yer kadından nazlı hastalanmış. Yerlerinden kalkmadan kavgaya tutuşmuşlar
sıklıkla. Sonra bi gün kadın hastalanmış, çok hastalanmış bir Mayıs sabahı tüm
çocukları toplanmışken yanına çekmiş gitmiş dünyadan. İlk ölümmüş ailedeki en
kıymetlinin gitmesi kabullenememiş kimse, adam gelmiş cansız bedenini öpmüş,
vedalaşmış kadınla. Bilirmiş ki kadının en istemediği şey çocukların,
torunların acı çekmesiymiş. Acısını gömmüş içine teselli etmiş hepsini tek tek.
Üzülmüş, en çok o üzülmüş…Yalnız kalmış odasında, geçmiş kadının yatağına yeni
yeri orası olsun istemiş. Ve bırakmış mücadeleyi hayata karşı…Muzip gözleri
hüzünle bakmaya başlamış, ara ara kadından kalan görevi yerine getirmek için
gülmüş, konuşmuş ama bi daha hiç aynı adam olmamış. Çökmeye başlamış sonra,
hastalıklar artmış, istemiş ki kadının gidişi gibi olsun vedası herkes yanında
yakınında, anlatmış herkese çok zamanım yok demiş, ama garibanmış işte adam ve
hep hastaymış. En sonunda kadının gidişinden 2,5 yıl sonra O da veda etmiş
hayata…
Kocaman da
olsalar öksüzler, yetimler kalmış arkalarında. Hüzünlü bakan gözler…Eksik
dualar bayramlarda, telefonlarda,..Koltukları, yatakları, hayatlarda açtıkları
yerler boş kalmış işte. Hiç dolmayacak, hiç unutulmayacak…Ruhları şad ,
mekanları cennet olsun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder