Gidişiyle sevindiren insan olmak mümkün müdür? Ya da şöyle
soralım, kalmak her zaman 'doğru' olanı yapmak mıdır? Acaba 'doğru' diye bir
şey var mıdır?
Çocukluğumda bir yerlerde okuduğumda çok da anlam veremediğim bir
cümleydi: "Her ölüm erkendir." Şimdi düşündüğümde aslında
anlamsızlığı değil eksikliği gözüme çarpıyor; ölüm değil her gidiş erkendir.
İnsan, mevcut durumunu sürdürmeyi, küçük ama güvenli dünyasında nefes almayı
bilinçsizce istiyor. Sanki sahip olduğu her ne var ise hepsini 'savaşarak' elde
etmişçesine...
Acaba bir insanın sevgisini kazanmak mı daha zordur, yoksa
güvenini kazanmak mı? Hangi büyük duyguyu daha çabuk harcar insanoğlu? Birisine
seni seviyorum demenin Tanrı'ya inanmaktan ne kadar farkı olabilir? Daha düne
kadar kahvesini şekersiz mi yoksa çok şekerli mi içtiğini dahi bilmediğimiz bir
yabancıya güvenmeye bizi iten şey nedir? Başka bir insanın hayatını altüst eden
bir "aşk" bize sonsuz mutluluğu getirecek bir tren midir; yoksa bütün
gemileri yakan, bitmeyecek bir ateş midir?
Şimdi arkamızda bıraktığımız bütün sevdalara baktığımızda; "O
adam ben olabilirdim."ler vardır. O adam olmamayı biz seçmişizdir çoğu
zaman. "O"nlar sıradan olanı, yavan olanı, olması gerekeni
seçmişlerdir. Günde üç öğün yemek yemeyi, ev kiralarını ve taksitlerini
zamanında ve eksiksiz ödemeyi, hafif kitaplar okumayı, büyük sorulara cevaplar
aramamayı, intihara teşebbüs etmemeyi, hep aynı saatlerde yatağın aynı tarafına
yatmayı seçmişlerdir. Onlar aşkı açılmamak üzere kutulara kapatmayı
seçmişlerdir.
Oysa biz ağız dolusu kavga edebilmeyi istemişizdir. Onu delice
severken canını yakabilmek için intihar etmeyi, türlü sürprizleri,
paylaşılan hayalleri, yaşanan hayal kırıklıklarını, sanattan, felsefeden sert
tartışmaları, cebimizde kalan son 5 liranın yarısıyla ona alabileceğimiz bir
çiçeği, aşkı bütün çıplaklığı ile yaşayabilmeyi, bunun için gerektiği zaman
gidebilmeyi seçmişizdir.
Bu gidişler bizi görece yüce ve değerli kimseler yapar.
"O"nlar mutlu ve huzurlu ilişkilerinde bizi akıllarına getirmeden ama
kalbinden sökemeden yaşadıklarını düşünürler. Ama gün gelir, duymak
istemedikleri ses kulaklarında çınlar. Bir mektup alırlar belki adını bile
unuttukları ama kalplerinde yara izi mevcut bir başkaldırıştan: "Ben gidişiyle
sevindiren birisiyim."
Şimdilik burada kalsın sözcükler. Durup düşünmek
için; http://www.youtube.com/watch?v=JHn0TNMOTTI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder